Toplumcu Gerçekçi anlayışın ortaya çıkma sürecinde Birinci Dünya savaşının etkisi büyüktür. Ayrıca Rusya'da baş gösteren Ekim İhtilalinin etkileri de vardır. Kapitalizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Toplum düzenini değiştirecek nitelikteki düşüncelerden oluşur.
Toplumcu gerçekçi anlayışa sosyalist düşünce eğilimi diyebiliriz. Marksizmi esas alır ve dünyayı ve insanı bu görüş etrafında birleştiren yazınsal bir akımdır. Kapitalist düzenin parçalayışı ve sömürüsü bu görüşü esas alan sanatçıların eserlerinde sıkça değinildiği konulardandır. İnsana yalnızca "kendi kendisinin efendisi olabilmesi için" savaşması gerektiğini nedenleriyle birlikte aktarılmasıdır. Anlatımın daha etkili olabilmesi adına anlatımın açık, anlaşılır ve sade bir dil üzerine kondurulması gereklidir. Hal böyleyken toplumcu gerçekçilik eserlerinin ideolojik yönü ağır basmasından kaynaklı bazı kişilerin "sanatı arka plana atıyorlar!" şeklinde algıları tamamen yersizdir. Sanat ve ideoloji ayrılmaz ikili gibi sunulur. Anlatımları zengin ve sürükleyicidir.
Toplumcu gerçekçilik edebiyat, halkçılık, köycülük gibi ezilen sınıfı konu edinip hümanist bir düşünce eksenin şekillenen bir edebiyattır. Merkezinde insan, toplum ve üretim vardır. "Sanat toplum içindir." düşüncesi hakimdir. Eğitsel bir işlev görülür ve bireyselliğin geliştirilmesi ana amaçtır. İyimser bakış açısıyla işlenir.
Türk edebiyatında en iyi örnekleri Nazım Hikmet Ran, Hoca Tahsin Efendi, Abdullah Cevdet, Ercüment Behzat Lav, Beşir Fuat, Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör gibi isimlerdir.